ÜYE GİRİŞİ ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

KIRKLARELİ TARİHİ

KIRKLARELİ TARİHİ VE TARİHİ ESERLERİ
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KIRKLARELİ
kırklareli
kırklareli eserleri
kırklareli tarihi
kırklareli camileri
kırklareli çeşmeleri
kırklareli
köprüleri
kırklareli kaleleri
kırklareli hanlar
kırklareli hamamlar
kırklareli tarihi mekanlar
KIRKLARELİ İLİ TARİH
Kırklareli tarih öncesi konum itibariyle dikkat çeken pek çok antik yerleşim merkezine sahip bir ilimizdir. Buzul çağı sonlarında uzunca bir süre sular altında kaldığı anlaşılan Kırklareli ve civarında insana dair ilk maddi belgeler neolitik dönem özelliklerini vermektedir.
 Daha sonra bilinen ilk yerleşik kabilelerden ismini alan Trakya, Kırklareli de dahil olmak üzere Roma dönemi ortalarına kadar kısmen veya tamamen bağımsızlıklarını küçük birer krallık veya prenslik olarak devam ettirebilmişlerdir. Bir geçiş bölgesi olması münasebetiyle Roma ve Bizans dönemlerinde pek çok istilalara uğrayan Kırklareli ilk defa 1. Murat zamanında 1363 yılında Osmanlıların eline geçmiştir.

























Bu tarihten itibaren uzunca bir süre barış süreci yaşayan Kırklareli Balkan Savaşı ve 1.Dünya Savaşı sıralarında Bulgar ve Yunan işgaline maruz kalarak büyük eziyet ve sıkıntılar yaşadıktan sonra 10 Kasım 1922’de nihai özgürlüğüne kavuşmuştur.
Kırklareli’nin yaklaşık 3 km. güneyine, Aşağıpınar’a 300 m. mesafededir. Eski Tunç Çağı’na (M.Ö. 3. bin yıl) tarihlenen bu yerleşim alanı, Anadolu’da ve Yakındoğu’da M.Ö. 3. bin yıl kentleşme sürecinin ortaya çıktığı, yavaş yavaş kent devletlerinin oluştuğu bir süreci temsil etmektedir. Bu yerleşmelerdeki yapıların basit ahşap yapılar şeklinde olduğu; genellikle yerleşmelerin savunma amaçlı derin bir hendek ve bunu sınırlayan ahşap bir duvar ile çevrili olduğu anlaşılmaktadır. Taş malzeme mimaride hemen hemen hiç görülmez. Yapılan çalışmalarda, Kanlıgeçit’in Anadolu yerleşmeleri ile tam olarak benzeşen büyük bir yerleşim alanı olduğu ortaya çıkmıştır. Yerleşim, taş sur ile çevrili bir iç kale ile bunun etrafında yayılmış aşağı şehirden oluşmuştur.
Vize ilçesi, Kale Mahallesi’nde iç ve dış surlar arasındadır. 6. yüzyılda Iustinianus döneminde yapılmış bir kilisedir. 14. yüzyılın ikinci yarısında cami olarak düzenlenmişse de günümüzde kullanılmamaktadır. Kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Üç apsisi bulunmakta olup, kubbesi on altı köşeli tanbur üzerine oturtulmuştur. Yapı, kubbeyi tutan 1.30, 1.40 cm. çapında ayaklar ve bunların arasında bulunan sütunlarla üç sahına ayrılmıştır. Mermer olan bu sütunların başlıkları Korint stilindedir. Asıl binaya narteksten, tamamen Bizans stilindeki üç mermer söveli kapı ile girilmekteydi. Taş ve tuğladan inşa edilmiştir. Kubbe çapraz ve beşik tonozludur. Mihrap sonradan beton ilavedir. Minberi bulunmamaktadır. Yapı, muhtelif defalar değişiklik geçirmiştir.
Vize’nin Kale Mahallesi’nde olan surlar, şehrin kuzey ve batısını kuşatmaktadır. İlk inşasının M.Ö. 72 – 76 yıllarında olduğu tahmin edilmektedir. Daha sonra Bizans döneminde, 527 – 565 yıllarında, tekrar onarılmıştır. Muntazam kesme iri taşların üst üste yerleştirilmesi ve aralarının sağlam bir harçla bağlanması suretiyle yapılmıştır. Bu eski surların inşasında, yumuşak, sarımsı taş bloklar, şehrin kuzeyindeki sur bedenlerinde ise muntazam kesilmiş, mavimtırak taşlar kullanılmıştır. Kalenin, Geç Bizans döneminde yeniden yapıldığı anlaşılmaktadır. Kale, iç ve dış kale olmak üzere iki kısımdan meydana gelmiştir. 


Yüksek burç ile güneybatısındaki dere kenarında bulunan hâkim burcun yapımına 12. yüzyıl sonu Komnenoslar devrinde başlanmış, Geç Bizans döneminde tamamlanmıştır. Halen eski Vize şehri surlarının batı ve güney kısımları ayaktadır. Batı tarafındaki surlar üzerinde birkaç burç, bunların önünde suyollarını korumak üzere yapılan bir burç daha vardır. Güney surları 3–4 m. yüksekliğe kadar korunabilmiş olup, büyük taş bloklarla yapılmıştır.
Vize ilçesi, Kıyıköy kasabasını önemli oranda kuşatan, Bizans dönemine (6. yüzyıl) ait, Iustinianus devrinde yapılmış bir kaledir. 9. ve 10. yüzyıllarda onarım gördüğü, üzerindeki harçtan anlaşılmaktadır. Kale, güneyde Kazandere, kuzeyde ise Pabuçdere arasında denize doğru uzanan bir yamaçta kurulmuştur. Kalenin batı cephesi düz araziye inmektedir. Doğu cephesi ise zemine kadar tahrip olmuştur. Yıkılmayan yerlerinden surların kesme muntazam taşlarla kaplı, içinin moloz dolgu olduğu anlaşılmaktadır. Bu bölümde duvar kalındığı 2.20 m., yüksekliği ise 2.50 m. dolayındadır. İkinci kapının yanındaki surların yüksekliği 5 m.yi bulur. İkinci burç bugün mevcut değildir. 
Buradaki surlar 6 m.ye kadar yükselmektedir. Güney surlarının güneyinde gizli kapısı olup, kaleden bu kapıya 180 basamak merdivenle inilir. Saray Kapısı bugüne kadar iyi korunmuştur. Tuğla üzerine kesme blok taş kaplamadır. Üçüncü burçtan altıncı burca kadar 13 m. genişliğinde bir savunma hendeği vardır. Vize Kapısı taş ve tuğla hatıllarla örülmüş, 1991 yılında restore edilmiştir.





Cami kare planlı olup, kuzey yönüne sonradan basit bir son cemaat yeri eklenmiştir. Doğusunda ise sonradan yapılmış şadırvanı ile küçük bir avlusu bulunmaktadır. Cami iri moloz taştan yapılmış, duvar örgüsünde yer yer tuğlalar da kullanılmıştır. Üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür. İbadet mekanının doğu, batı ve güney cephelerinde iki kat halinde dörder penceresi vardır. Bu pencerelerden alt sıradakiler dikdörtgen, üst sıradakiler de yuvarlak kemerlidir. Üst sıra pencereler alttakilere göre daha küçüktür. Camiye sonradan eklenen moloz taştan son cemaat yerinden sade bir portal ile iç mekana girilmektedir. Portal profilli dikdörtgen bir çerçeve içerisindedir. Mihrap mermerden olup, dikdörtgen çerçeve içerisinde mukarnaslı bir niş şeklindedir. İki yanına da birer sütunçe yerleştirilmiştir. İbadet mekanının üzeri ahşap bir tavanla örtülüdür.











Caminin Klasik devir özelliklerini yansıtan mihrabı mermerden yapılmıştır. Beşgen nişli oldukça yüksek olan mihrap yedi sıra mukarnaslıdır ve ortasında istiridye biçiminde bezemeler, yanlarında da yarım silindirik köşe sütunları bulunmaktadır. XVI.yüzyıl Klasik devir özelliklerini yansıtan bezemesi son derece sadedir. Minber geometrik şebekeli ve mermerden olup, bütün yüzeyleri naturalist çiçekler, Rumiler ve hafif kabartma süslemelerle işlenmiştir. Kuzey duvarındaki kadınlar mahfeli önünde yer alan müezzin mahfeli Bursa kemerlerinin taşıdığı mukarnas frizli, geometrik geçmeli kabartma korkulukları ile dikkati çekmektedir. Caminin iç kısmı kahverengi üzerine açık renkte rumi ve çiçeklerle bezenmiş kalem işleri ile süslenmiştir. İçerisindeki yazılar, kervansarayın kitabelerini de yazmış olan Hattat Hasan Çelebi ile Abbas Mursi’ye aittir.